Doğduğum Gün Beni Kimse Aramadı
Doğduğum gün evde sessizlik varmış.
Ne davul çalınmış,
Ne de komşular balkondan sarkmış.
Zaten kışmış…
Ve bizim apartmanın anteni o gün kar yağınca tamamen çekmemiş.
Annem “geldi bu da dünya telaşına” demiş,
Babam herkesten daha rahatmış adı gelmiş dünyaya,
Kadın doğum katında herkes aynı çorbayı içiyormuş:
Merak, azıcık endişe ve bolca yorgunluk.
Ben doğarken ağlamışım.
Herkes gibi.
Ama hemşire “bu çocuk başka ağlıyor” demiş.
Dönmemişim anne karnında rahatım yerinde
Belki o sırada ilk hayal kırıklığımdı —
Dünyaya gelir gelmez su gibi bir yere düşmeyi bekliyordum,
Ama düştüğüm yer daha çok…
…kaloriferi bozuk bir odanın ortasıydı.
Adımı koyarken çok tartışılmamış,
Zaten koyulan hiçbir isim insana tam oturmuyor.
Büyüyünce herkes başka biri gibi hissediyor kendini,
Kimisi yancı bulmaya çalışmış “Ali ya da Can”,
Kimisi körfez savaşını bitirmeye çalışmış “Barış olsun”.
Babam bildiğini okumuş, imzasını atmış.
O yüzden ben hep iki kişi gibi yaşadım:
Bir ben var çocukluktan kalma,
Bir de ona sürekli laf anlatan bu bugünkü ben.
İkisi arada anlaşamıyor,
Ama işte beraber sürüklüyorlar beni —
Hayatın apartman merdivenlerinde yukarıya.
İlk günümdü, evet.
Ama ne kutlama vardı,
Ne de hatıra defteri.
Bir tek annem “geldi bu da” dedi sessizce.
Ve ben o sessizliğe büyüdüm.
(Telefon çalmadı, ama içim çaldı. O da yeter bazen.)