Hakim yok,
Savcı izinli,
Sanık hep aynı:
Ben!
Bugünkü suçlamam:
“Duyguları izinsiz büyütmek.”
Bir nevi iç ruhsat sahteciliği!
Savunmam hazır:
Ben sadece sevdim,
O da suçsa —
Aşkı da hapse atın!
Delil olarak getirildi:
Eski bir defterin kenarında duran ismin,
Üzerine kahve dökülmüş,
Üzerinden zaman geçmiş,
Ama hâlâ okunuyor —
Aşk, silinmeyen bir mürekkep çünkü!
Tanık olarak çağırdım:
Gece 03:47’de içilen
Bir önceki günün çayı.
(hâlâ taze)
Yemin etti:
“Bu adam seni hâlâ unutamadı,” dedi.
“Her yudumda adını andı.”
Ve sustu.
Çay bile benden soğumuş!
Kendime dönüp baktım sonra,
Dedim:
“Ey zavallı duygusal memur,
Sen hâlâ onun yokluğunda
Mesaiye kalıyor musun?”
Başımı öne eğdim.
“Evet efendim,” dedim,
“Çünkü bu kalp mesai saatlerine uymaz!”
Karar açıklandı:
Hayatıma devam etmeme şartlı tahliye
Ama her şarkıda seni hatırlamama müebbet!
İtiraz ettim:
“Bu adil değil!”
Kalem kırıldı.
Zaten kalem hep bana kırılıyor son zamanlarda.