Bugün özlem tanık sandalyesinde.
Yemin ettiremedik.
Çünkü hep yalan söylüyor.
“Unuttum,” diyor,
Halbuki dün gece rüyama girdi…
Beklemekle ilgili kanıtlar topladım.
Rüzgara karşı tutulmuş bir şemsiye,
İki sene önce yazılmış ama gönderilmemiş bir mesaj,
Ve hâlâ içi boş duran o kahve kupası.
(Yani senin yerin!)
Dedim ki:
“Ey özlem,
Sen bir hastalık mısın, alışkanlık mı?”
Cevap vermedi.
Sadece camdan dışarı baktı.
Hani o senin en sevdiğin sessizlikle…
Beklemek…
Bazen bir saat sesi,
Bazen açılmayan bir kapı,
Ama en çok da
Kendine bile söyleyemediğin bir cümledir:
“Gelmez artık.”
Ve ben…
Ben her sabah aynı yere oturuyorum,
Sırf sen orada oturdun diye.
Oturmuyorsun artık.
Ama ben oradayım hâlâ.
Çünkü bazı sevgiler,
Gelenle değil,
Gelmemekle tamamlanır!
Bu oturumda karar yok.
Bugün sadece düşündük.
Yani ben düşündüm,
Özlem susmayı tercih etti.
Ve bekleyiş,
Bir kez daha beni yendi.