Bekliyorum…
İstanbul trafiğinde bekler gibi
Hani kırmızı ışık sarıya döner ya,
Tam gaz verirsin, ama öndeki hala çayını yudumluyordur…
İşte öyle bir şey.

Aşksa…
Dolmuş şoförünün sesinde kalan o “bir kişi daha var!” hayali gibi,
Sen hiç binmemişsin, ben hep beklemişim.
Otobüs durağında cebimde eski biletler,
Sırtımda senin unuttuğun bir bakış.

Özlem?
Evde kalmış makarna gibi;
Sürekli suyu çekiyor ama bir türlü doymuyor.
Üstüne biraz peynir serpiyorum,
Adın düşüyor tabağıma.

Ben seni,
Çay bardağının altındaki halka kadar bekledim,
Kahve telvesinde falın çıkana kadar sevdim.
Postacı gelir sanıp zile koştum,
İnternet faturasıymış — olsun, sonuçta bir “hatırlanmak”.

Sen geldin mi?
Gelmedin.
Ama gölgene yer ayırdım masamda,
İki sandalye bir mendil,
Bir de sabırla mayalanmış suskunluğum.

Aşk bizde biraz tiyatro galası gibi,
Oyunun sonunu biliyoruz ama alkışlıyoruz gene de.
Perde kapanıyor.
Ben hâlâ pencere önündeyim.
Sen hâlâ yoldasın.
Ve trafik… hâlâ kilit.