I Put Myself on Trial - IV

Bugün özlem tanık sandalyesinde. Yemin ettiremedik. Çünkü hep yalan söylüyor. “Unuttum,” diyor, Halbuki dün gece rüyama girdi… Beklemekle ilgili kanıtlar topladım. Rüzgara karşı tutulmuş bir şemsiye, İki sene önce yazılmış ama gönderilmemiş bir mesaj, Ve hâlâ içi boş duran o kahve kupası. (Yani senin yerin!) Dedim ki: “Ey özlem, Sen bir hastalık mısın, alışkanlık mı?” Cevap vermedi. Sadece camdan dışarı baktı. Hani o senin en sevdiğin sessizlikle… Beklemek… Bazen bir saat sesi,...

April 15, 2025 · 1 min · Moya

I Put Myself on Trial - III

Bugün biraz geç başladık oturuma, Çünkü sabah… Birine gülümsedim. Evet evet, yanlış duymadınız — Gülümseme! Üstelik sebepsiz, Üstelik yeni birine! Bunun üzerine olağanüstü hal ilan ettim içimde, Tüm duygular merkeze çağrıldı: Heyecan sorguda, Merak gözaltında, Ve umut — Umut hâlâ firarda! Sordum kendime: “Sen ne yapıyorsun be adam? Daha kalbinde eski bir kira sözleşmesi varken, Yeni birini mi alacaksın içeriye?” Cevap veremedim, Çünkü onun sesi geldi kulağıma… Ve her şeyi susturdu....

April 14, 2025 · 1 min · Moya

I Put Myself on Trial - II

Hakim yok, Savcı izinli, Sanık hep aynı: Ben! Bugünkü suçlamam: “Duyguları izinsiz büyütmek.” Bir nevi iç ruhsat sahteciliği! Savunmam hazır: Ben sadece sevdim, O da suçsa — Aşkı da hapse atın! Delil olarak getirildi: Eski bir defterin kenarında duran ismin, Üzerine kahve dökülmüş, Üzerinden zaman geçmiş, Ama hâlâ okunuyor — Aşk, silinmeyen bir mürekkep çünkü! Tanık olarak çağırdım: Gece 03:47’de içilen Bir önceki günün çayı. (hâlâ taze) Yemin etti: “Bu adam seni hâlâ unutamadı,” dedi....

April 13, 2025 · 1 min · Moya

I Put Myself on Trial - I

Ben terk edildim, Ama siz oturun lütfen, Çünkü bu uzun sürecek! Hayat dedikleri organizasyonun Yönetim kurulundan kovuldum geçen pazar, Sebep: Sebep çok, Yani duygusal bir iflas! (Şirket içi yazışmalar mevcuttur.) Şimdi sabahları uyanıyorum, Ama kimse günaydın demiyor bana— Bunu bir başarı sayıyorlar bazı felsefelerde, Ben ise hep eksik hissediyorum. Martı ile konuştum geçen, “Benimle misin?” dedim, “Havaya göre değişir,” dedi. Onunla ironik bir dostluk kurduk. Ve ben — Ben artık yalnız değilim,...

April 12, 2025 · 1 min · Moya

Timed Comfort

(Bir nevi zamanla flörtleşme denemesi) Gözüm saate kayıyor durduk yere… 23.23 Ya da tam teşkilat: 00.00! Ve ben başlıyorum iç sesle konuşmaya: “Beni düşünüyor…” Sanki saat ayarlanmış, Sanki evren gıyabımda bana göz kırpıyor! Hani o anlar vardı ya, “Ben de seni seviyorum” derdik aynı anda, İşte, o zamanlardan miras bu bende: Saat denk gelir, ben duygulanırım. Mantık susar, alışkanlık konuşur! Yalnız değilim aslında, Annem de arar diye bekliyorum hâlâ öğle saatlerinde…...

April 10, 2025 · 1 min · Moya

Tragedy of a Shared Playlist

(Bir nevi dijital devrin aşk komedisi) Bana sorarsan — En romantik hikayemdir bu. Yani, öyle gül yapraklı mum ışıkları falan değil, Spotify üstünden yaşanmış koca bir duygusal devrim! Bekliyorum… Dijital bir sabır sınavı bu. Kahve soğumuş, umut ısınmamış, Ben beklemedeyim: Playlistin başında nöbet tutuyorum! Canım sıkkın… Yani öyle “of be” falan değil, Baya bildiğin, Kendimle kavga ediyorum sessizce: “Niye bu kadar kötü hissediyorsun be adam?” Cevap yok tabii, Zira o sırada senin minik avatarın playlistte belirdi…...

April 9, 2025 · 1 min · Moya

Tales by the Window

Bekliyorum… İstanbul trafiğinde bekler gibi Hani kırmızı ışık sarıya döner ya, Tam gaz verirsin, ama öndeki hala çayını yudumluyordur… İşte öyle bir şey. Aşksa… Dolmuş şoförünün sesinde kalan o “bir kişi daha var!” hayali gibi, Sen hiç binmemişsin, ben hep beklemişim. Otobüs durağında cebimde eski biletler, Sırtımda senin unuttuğun bir bakış. Özlem? Evde kalmış makarna gibi; Sürekli suyu çekiyor ama bir türlü doymuyor. Üstüne biraz peynir serpiyorum, Adın düşüyor tabağıma....

April 8, 2025 · 1 min · Moya

Poem of 34

Herkesin bir sükûtu vardır, Sakladığı, sustukça büyüyen, Bir mektubun köşesinde unutulmuş kelimeler gibi, Rüzgârın savurduğu cümleler gibi dağınık. Herkesin bir bekleyişi vardır, Gelmeyecek bir trenin saatine bakmak gibi, Adını bilmediği bir şehre kök salmak gibi, Bir şarkının en son notasında kalmak gibi eksik. Herkesin bir acısı vardır, Gözlerinden düşüp kaybolan bir bakış gibi, Islak kaldırımlarda yankılanan ayak sesleri gibi, İçinden bir türlü geçmeyen bir sızı gibi derin. Ve herkesin bir gideni vardır,...

March 25, 2025 · 1 min · Moya

Poem III

Mavi bir düş gibi akıp gider zaman, Ellerim boşlukta, yıldızlara uzanır. Rüzgâr taşır sesini uzak denizlerden, Yüreğime işlenmiş bir melodi gibi. Eski bir şarkının en güzel nakaratı, Masum ve derin, hiç kaybolmayanı. Geceye fısıldar gözlerinin karanlığı, Özlem saklıdır her yeni günde. Kır çiçekleri gibi kokar anılar, Çünkü sen, baharı getiren rüzgar, Ellerimde bir şiir, adını mırıldanan.

March 8, 2025 · 1 min · Moya

The Sky Was Like a Little Child

Bir sabah uyandım, gökyüzü küçülmüştü Bulutlar avucumun içine sığacak kadar narin Güneş, ceplerime koyduğum bir portakal gibi Usulca ışığını saklamıştı Sokağın başında eski bir ayakkabı duruyordu Kim giyip gitmişti, kim unutuvermişti bilinmez Bir martı kondu yanına, eğildi fısıldadı “Rüzgârın yönü değişti,” dedi Deniz, eski bir şarkıyı mırıldanıyordu Dalgalar çocukların düşlerini taşırken Bir salyangoz pencereye yaslandı Ve “dünya ne kadar ağır” diye iç çekti O gün anladım, her şey biraz masaldı...

March 7, 2025 · 1 min · Moya