Last Exit

Geceye karışan bir yol, sanki dünya susmuş da sadece lastiklerin asfaltta bıraktığı fısıltı konuşuyordu. Arka fonda cızırtılı bir radyo, yarım yamalak çalan bir Radiohead şarkısı – belki No Surprises, belki başka bir şey, kim hatırlayabilir ki? Camda biriken damlalar, sileceklerin tembel dansına yenik düşüyordu. Yol çizgileri yeni boyanmış, beyazı öyle keskin ki, gözlerin kayboluyor o ritmik yanıp sönüşte. Bir an, her şey net: direksiyondaki ellerin, deri koltuğun soğukluğu, uzak bir benzin istasyonunun neon ışığı....

May 27, 2025 · 2 min · Moya

Where did the truth end up?

Ben bir ilişkiye inandırıldım. Bir geleceğe… Ortak bir hayale. Beraber yürüyeceğimizi sandım— Aynı yöne bakan iki insan gibi. Ve sonra bir sabah, ya da bir an, anılarım elimden alındı. Beni ortada bıraktı sessizlik. Ne bir açıklama, ne de net bir son. Sadece eksik cümleler ve boşluklar. O günden sonra hiçbir şey net değildi artık. Önce uyku terk etti beni. Sonra düzenim dağıldı, zaman, akmayı unuttu. Düştüm. Ve düşmeye devam ettim. Ama bir yerde, biri ya da bir şey tuttu elimden....

May 22, 2025 · 1 min · Moya

First Step Date

Bugün, takvime sessizce not düşülen o günün yıl dönümü. “First step date”… İlk kez karşı karşıya geldiğimiz, sadece göz göze değil, kalpten kalbe de ilk kez temas ettiğimiz an. Üç saat… Ne kadar uzun gibi görünürken başlangıçta, sular seller gibi aktı geçti. Zaman sanki bizi fark etti de yavaşlamayı unuttu. Güldürmek istiyordum aslında, hafif bir sohbet, birkaç kahkaha… Ama konuştuklarımız beklediğimden derindi. Fazla ciddiydi belki bir ilk buluşma için, ama işte tam da bu yüzden güzeldi....

May 18, 2025 · 1 min · Moya

Mama Said - 7th anniversary

Sevgi yoksunluğunun 7. yılındayız. İnsan hayatında 7 yıl çok uzun bir süre. Mesela 7 yaşında ilkokula başlamıştım. 7 yaşını net hatırlarım, hatta sünnet bile olmamıştım. Annemisiz 7 yıl geçmiş. 7 yılda her şey değişir. Hayat değişir. Biz de değiştik, istemeden. Ama tek değişmeyen şey “az önce buradaydı” hissi. Yine de hep orada bir yerde, biraz önce oturduğu koltukta, camdan dışarıyı izliyormuş gibi. O kadar net bir hissiyat ki bu, bazen sesini duyuyorum....

April 23, 2025 · 2 min · Moya

The Unfinished Theater

Zaman dediğin, saatin tik-taklarıyla değil, yüreğin çarpa çarpa yorulmasıyla ölçülür. Değişmek? O bir zaman meselesi. Kabullenmek? O da bir zaman meselesi. Ama şimdi, tam da şu anda, ayrılmamız mı gerekiyordu? Hayır, efendim, tiyatroda buna “perdeyi yanlış yerde indirmek” derler. Daha oyunun ortasındayız, replikler bitmedi, dekor hâlâ sağlam, elimizde koca bir sahne var; her şeyi düzeltecek kadar geniş, her şeyi anlatacak kadar derin. Belki ilerde yollar çatallanırdı, olabilir, hayat bu, bazen sağa sapar, bazen sola çarpar....

April 10, 2025 · 2 min · Moya

Marianne

Ben kehanete karşı çıktım ama seni kendimden koruyamadım üzgünüm. Benim hayallerim vardı. Benim hatıralarım vardı. Asla yalnız değildim. Gerçek olmayacağını kabullendiğim ama kurarken mutlu olduğum hayallerim vardı. O kadar yakındaydın ki ben yetişemedim sana. Şimdi mükemmel bir boşluk hissediyorum. Düşmemeye çalışıyorum. Seni özlüyorum. Kabulleniyorum. Keşke karar sürecini birlikte geçirseydik. Keşke daha fazla vakit geçirme şansımız olsaydı. Benim yutkunamadığım olarak kalacaksın hep. Sana veda etmeyeceğim demiştim. Edemem ve etmeyeceğim. Hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam edemem....

April 5, 2025 · 1 min · Moya

The Unplanned Paths of Life

Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibaret… Ne kadar tanıdık bir cümle, değil mi? Sanki hepimiz bu gerçeği biliyor ama yine de her seferinde şaşırıyormuşuz gibi. Planlarımızı yaparken içimizde sessiz bir umutla “Bu kez farklı olacak” diye düşünürüz. Ama bazen, ne kadar titizlikle kurarsak kuralım o planlar, hayatın acı tatlı sürprizleri karşısında yerle bir olur. İşte tam da bu noktada büyümenin, belki de yaşlanmanın ne anlama geldiğini anlarız. Önyargılarımızla kilitlediğimiz odalar vardır....

March 22, 2025 · 1 min · Moya

The Burden of Being

To be, or not to be, that is the question Var olmak ya da yok olmak… İnsanın zihnini kemiren, ruhunu sarmalayan o kadim soru. Hayatın ağır yükü altında ezilirken, acıların ve kahırların içinde kıvranırken, insan kendini bu sorunun kıskacında bulur. Yaşamak mı, yoksa ölümün sessiz kollarına kendini bırakmak mı? Hamlet’in o unutulmaz monoloğu, insanın içindeki bu çelişkiyi en derin haliyle ortaya koyar. Peki, bu soruyu kendi gerçekliğimizde, kendi zamanımızda yeniden düşünsek?...

March 7, 2025 · 3 min · Moya

Making Do

Çok şey istemedim bu hayatta. Büyük hayaller kurmadım, büyük cümlelerim olmadı. Küçük şeylerle mutlu olmayı bildim; bir kahve kokusuyla, usulca esen bir rüzgârla, unutulmuş bir şarkının aniden çalmasıyla… Hep böyleydim. Beklentisiz, sade, kendi içimde tam. Sonra sen geldin. Her şeyin fazlası oldun. Daha çok gülümsemek istedim, daha çok konuşmak, daha çok susmak. Daha çok sen olmak… Yanında yürümek istedim, hızlanmadan, yavaşlamadan, adımlarımızı birbirine karıştırarak. Birini istemek nasıl olurmuş, orada öğrendim. Öncesi silindi....

March 5, 2025 · 2 min · Moya

Istanbul Day

Baka kalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. Bu yıl, önceki senelerden farklı hissetmiyorum. Yine doğum günüm, yine ben, yine iç sesim ve yine zamanın hızına yetişemeyen bir şaşkınlık. “Ulan nasıl 34 oldum ben?” sorusuyla açtım sabahı. Geçen senenin 33’üne şaşırmıştım, şimdi 34’ü kabul etmeye çalışıyorum. Kabul etmek zorundayım çünkü zaman kabul etmesem de geçiyor. 34 kulağa ne kadar düz geliyor değil mi? Ne 33 gibi oturaklı, ne 32 gibi afili… Sanki her yaşın kendine has bir anlamı var ama 34 öylece gelmiş, masaya oturmuş, “Ben de buradayım” demiş gibi....

March 2, 2025 · 1 min · Moya