Kayıp Eşyalar Kutusunda Kendime Rastladım

Çok uzak bir yaz öncesiydi,
Bir temizlik furyası başlatmıştım evde.
Temizlik dediysem…
Süpürgeyle değil,
Geçmişle savaşıyorum!

Bir kutu buldum,
Üzerinde “lazım olur” yazıyor —
Sanki gelecekten mektup!

Açtım kutuyu:
Bir düğme!
Sahibini hatırlamıyorum ama…
İlik ilik içime dokunuyor.

Bir kırık kalem ucu,
Ucunda çocukluğumdan kırıntılar —
Hayret!
O zaman da bu kadar içli mi yazıyordum ben?
Yoksa sadece silgiyi eksik mi kullanmışım?

Bir bilet çıktı,
İlki değil,
Sonu da olmamış bir caz kulübünün gecesine…
“Başlar başlamaz biten” cinsinden de değil hani.
Yanımda kim oturuyordu o gün?
Ha evet, kalbim!
Ama şimdi yerinde hayalet kasaba…

Bir not:
“Kendini unutma”
Altında tarih yok…
İmza yok…
Yazı bile tanıdık gelmiyor ama
Üslup —
Resmen ben!

Kutuya bakarken,
Zaman dediğimiz şeyin
Bir bavul değil,
Bir iç cep olduğunu fark ettim.
Her şeyi oraya tıkmışım.

Velhasıl,
Kendimi buldum o kutuda.
Düğmesi eksik,
Kalemi kırık,
Ama hâlâ oynanacak oyunu olan bir karakter gibi…

Üzerime çeki düzen verdim.
Notu aldım,
Düğmeyi cebime attım,
Bileti kalbime iğneledim.

Ve dedim ki kendime:
“Sen,
Yeniden yazılmayı bekleyen bir müsveddesin!”