Making Do

Çok şey istemedim bu hayatta. Büyük hayaller kurmadım, büyük cümlelerim olmadı. Küçük şeylerle mutlu olmayı bildim; bir kahve kokusuyla, usulca esen bir rüzgârla, unutulmuş bir şarkının aniden çalmasıyla… Hep böyleydim. Beklentisiz, sade, kendi içimde tam. Sonra sen geldin. Her şeyin fazlası oldun. Daha çok gülümsemek istedim, daha çok konuşmak, daha çok susmak. Daha çok sen olmak… Yanında yürümek istedim, hızlanmadan, yavaşlamadan, adımlarımızı birbirine karıştırarak. Birini istemek nasıl olurmuş, orada öğrendim. Öncesi silindi....

March 5, 2025 · 2 min · Moya

Istanbul Day

Baka kalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. Bu yıl, önceki senelerden farklı hissetmiyorum. Yine doğum günüm, yine ben, yine iç sesim ve yine zamanın hızına yetişemeyen bir şaşkınlık. “Ulan nasıl 34 oldum ben?” sorusuyla açtım sabahı. Geçen senenin 33’üne şaşırmıştım, şimdi 34’ü kabul etmeye çalışıyorum. Kabul etmek zorundayım çünkü zaman kabul etmesem de geçiyor. 34 kulağa ne kadar düz geliyor değil mi? Ne 33 gibi oturaklı, ne 32 gibi afili… Sanki her yaşın kendine has bir anlamı var ama 34 öylece gelmiş, masaya oturmuş, “Ben de buradayım” demiş gibi....

March 2, 2025 · 1 min · Moya

Loneliness

Yolun yarısına gelmeden yazmak istedim bunu. Bu bir nevi yarı yola gelmeden şiyarımı kaleme alma girişimim. Geçmişte daha çok yazıyordum ama o efor kalmadı. Geçmişte gençtik sonuçta ama artık o kadar genç hissetmiyorum. Çok boktanmış bu büyümek. Her neyse asıl konumuza dönelim. En son mutlu olduğumu hissettiğim güne istinaden. Bir daha hiç huzurlu uyuyamayacağımı düşündüğüm anlarda boş durmaktansa yazayım en iyisi dedim. En sevdiğim alıntı ile başlamak istiyorum; “Önce kelime vardı” diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil....

January 28, 2025 · 6 min · Moya