Bugün, takvime sessizce not düşülen o günün yıl dönümü. “First step date”… İlk kez karşı karşıya geldiğimiz, sadece göz göze değil, kalpten kalbe de ilk kez temas ettiğimiz an.

Üç saat… Ne kadar uzun gibi görünürken başlangıçta, sular seller gibi aktı geçti. Zaman sanki bizi fark etti de yavaşlamayı unuttu.

Güldürmek istiyordum aslında, hafif bir sohbet, birkaç kahkaha… Ama konuştuklarımız beklediğimden derindi. Fazla ciddiydi belki bir ilk buluşma için, ama işte tam da bu yüzden güzeldi. Geriye kalan, tarifsiz bir tat bıraktı içimde— ne kadar gerçek, ne kadarı sadece hafızanın oyunuydu bilmiyorum.

Ama şunu çok iyi biliyorum: Bugün, seni ilk kez kanlı canlı gördüğüm günün yıldönümü. O günü, o andaki özlemle ve aniden gelen içten bir mutlulukla hatırlıyorum. Heyecanlıydım. Ne anlatsam, ne anlatsam… Kelimeleri ölçtüm, tarttım—seni sıkmamak için, ama her kelimenin ardında bir sevme isteği vardı. Bir sarıp sarmalama arzusu. Sanki içimde çoktan doğmuş bir his, gördüğüm anda yerini buldu.

Sen yorgundun ama ışığın sönmemişti. Gülüşün yorgunluğa meydan okur gibiydi. Enerjin, bana dokundu. Ve işte o üç saat—belki bir ömür gibi dolu— bir bakışın, bir sesin, bir gülümseyişin içinde geçti.

Bugün, sadece bir yıldönümü değil. Bugün, bir başlangıcın anısı. Ve her hatırlayışta içimi ısıtan, yeniye dair o ilk adımın kutlaması…