Poem of 34

Herkesin bir sükûtu vardır, Sakladığı, sustukça büyüyen, Bir mektubun köşesinde unutulmuş kelimeler gibi, Rüzgârın savurduğu cümleler gibi dağınık. Herkesin bir bekleyişi vardır, Gelmeyecek bir trenin saatine bakmak gibi, Adını bilmediği bir şehre kök salmak gibi, Bir şarkının en son notasında kalmak gibi eksik. Herkesin bir acısı vardır, Gözlerinden düşüp kaybolan bir bakış gibi, Islak kaldırımlarda yankılanan ayak sesleri gibi, İçinden bir türlü geçmeyen bir sızı gibi derin. Ve herkesin bir gideni vardır,...

March 25, 2025 · 1 min · Moya

The Unplanned Paths of Life

Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibaret… Ne kadar tanıdık bir cümle, değil mi? Sanki hepimiz bu gerçeği biliyor ama yine de her seferinde şaşırıyormuşuz gibi. Planlarımızı yaparken içimizde sessiz bir umutla “Bu kez farklı olacak” diye düşünürüz. Ama bazen, ne kadar titizlikle kurarsak kuralım o planlar, hayatın acı tatlı sürprizleri karşısında yerle bir olur. İşte tam da bu noktada büyümenin, belki de yaşlanmanın ne anlama geldiğini anlarız. Önyargılarımızla kilitlediğimiz odalar vardır....

March 22, 2025 · 1 min · Moya

Poem III

Mavi bir düş gibi akıp gider zaman, Ellerim boşlukta, yıldızlara uzanır. Rüzgâr taşır sesini uzak denizlerden, Yüreğime işlenmiş bir melodi gibi. Eski bir şarkının en güzel nakaratı, Masum ve derin, hiç kaybolmayanı. Geceye fısıldar gözlerinin karanlığı, Özlem saklıdır her yeni günde. Kır çiçekleri gibi kokar anılar, Çünkü sen, baharı getiren rüzgar, Ellerimde bir şiir, adını mırıldanan.

March 8, 2025 · 1 min · Moya

The Burden of Being

To be, or not to be, that is the question Var olmak ya da yok olmak… İnsanın zihnini kemiren, ruhunu sarmalayan o kadim soru. Hayatın ağır yükü altında ezilirken, acıların ve kahırların içinde kıvranırken, insan kendini bu sorunun kıskacında bulur. Yaşamak mı, yoksa ölümün sessiz kollarına kendini bırakmak mı? Hamlet’in o unutulmaz monoloğu, insanın içindeki bu çelişkiyi en derin haliyle ortaya koyar. Peki, bu soruyu kendi gerçekliğimizde, kendi zamanımızda yeniden düşünsek?...

March 7, 2025 · 3 min · Moya

The Sky Was Like a Little Child

Bir sabah uyandım, gökyüzü küçülmüştü Bulutlar avucumun içine sığacak kadar narin Güneş, ceplerime koyduğum bir portakal gibi Usulca ışığını saklamıştı Sokağın başında eski bir ayakkabı duruyordu Kim giyip gitmişti, kim unutuvermişti bilinmez Bir martı kondu yanına, eğildi fısıldadı “Rüzgârın yönü değişti,” dedi Deniz, eski bir şarkıyı mırıldanıyordu Dalgalar çocukların düşlerini taşırken Bir salyangoz pencereye yaslandı Ve “dünya ne kadar ağır” diye iç çekti O gün anladım, her şey biraz masaldı...

March 7, 2025 · 1 min · Moya

You and the Cosmos

Seni sevdiğimde, Gökyüzü döndü yavaşça, Yıldızlar titredi, Denizler kabardı, Ve her şey Senin adını fısıldadı. Sen bir ağaçtın, Köklerin toprağın derinliklerinde, Dalların gökyüzüne uzanmış, Ben ise bir kuş, Senin dallarında dinlenen. Sen bir nehirdin, Akıp giden, Ben ise kıyındaki taş, Senin suyunda cilalanan. Sen bir geceydin, Yıldızlarla örtülü, Ben ise ay, Senin karanlığında parlayan. Ve sen, Sen evrenin ta kendisiydin, Ben ise bir toz zerresi, Senin içinde kaybolan, Ama seninle var olan....

March 7, 2025 · 1 min · Moya

The Windborne City

Yol uzun, adımlar eski Gömleğimde yol tozları, ceplerimde paslı saatler Bir adam durmuş, sigarasını yakıyor Dünya dönüyor, kimse fark etmiyor Gökten düşen kuşları sayıyorum Her biri bir hikâye, kimisi unutulmuş Bir çocuk kaldırımlara tebeşirle yazıyor “Sonsuzluk tam olarak nerede başlar?” Caddeler gürültülü, yüzler sessiz Bar köşelerinde unutulmuş şarkılar var Her nota bir sokak lambasına asılı Yandığında hatırlanacak, söndüğünde unutulacak İstasyondan bir tren kalkıyor İçinde oturanlar, hiç varamayacakları yerlere gidiyor Ben de öyle, ama biletim yok...

March 6, 2025 · 1 min · Moya

Making Do

Çok şey istemedim bu hayatta. Büyük hayaller kurmadım, büyük cümlelerim olmadı. Küçük şeylerle mutlu olmayı bildim; bir kahve kokusuyla, usulca esen bir rüzgârla, unutulmuş bir şarkının aniden çalmasıyla… Hep böyleydim. Beklentisiz, sade, kendi içimde tam. Sonra sen geldin. Her şeyin fazlası oldun. Daha çok gülümsemek istedim, daha çok konuşmak, daha çok susmak. Daha çok sen olmak… Yanında yürümek istedim, hızlanmadan, yavaşlamadan, adımlarımızı birbirine karıştırarak. Birini istemek nasıl olurmuş, orada öğrendim. Öncesi silindi....

March 5, 2025 · 2 min · Moya

Across Faded Posters

Eski bir sesin vardı Merdiven boşluklarında yankılanan Kimsenin dinlemediği bir şarkıydı belki Ya da çoktan unutulmuş bir repliğin son yankısı Balkonlarından sarkan rüzgârların var senin Perdelerini uçuran, kapılarını çarpan Anılarını sokak lambalarına fısıldayan Sessizliğin ortasında çırpınan bir afiş gibi Birkaç uykusuz gecen var İçine gömdüğün saatler Ömrünü çeyrek dilimlere bölen takvimler Sigaranın ucundaki titrek ışık gibi Sönmeye hazır ama yanmaya inat eden Aklın, köşe başlarında bekleyen bir tren gibi Hiç varmayacağı bir istasyona doğru Hareket etmeye tereddüt eden Kollarında yorgun bir güvercin Gözlerinde asfalttan sıçrayan bir ışık huzmesi...

March 4, 2025 · 1 min · Moya

Incompleteness

Bazen en çok düğmeler kopar gömleklerden, Bir daha dikmeye üşenirsin, Sonra alışırsın eksikliğe, Kapanmaz ama dert etmezsin. Bazen en çok pencere pervazına yaslanırsın, Bir sigara, bir kedi, Bir de geç kalan akşam… Hepsi birbirine benzer, Ama hiçbiri tutmaz eskisinin yerini. Sonra en çok yollar uzar, İstasyondan kalkan trenler, Sokağın köşesinden kaybolan insanlar, Ve senin bir türlü varamadığın yerler… Öyle işte, Hayat dediğin, küçük eksilmelerden ibaret. Bir düğme, bir pencere, bir yol....

March 3, 2025 · 1 min · Moya